Cumhurbaşkanı adayı olmayı aklına koyan Kılıçdaroğlu, farklı fikirde olanları çikolata kutusu ile davet etmiş olsa da şu ana kadar aramış olduğu eraş negatif kanı temin edememiştir. Çünkü aralarında yapı uyuşmazlığı var.
Olsa olsa, köprüyü geçinceye kadar dayı…
…
Ama bu masa başka masa…
Ne rakısı var, ne de dansözü.
Kuruluşundan beri rakı muhabbetini anayasal şiddetinde gören laikçi CHP, ilk defa ayık kafa ile bir projeye eşlik etmesi şüphesiz Kemalist politikanın gereğidir.
Öyledir o politika…
Sıkıştılar mı çarşafa bile rozet takarlar.
Masanın tek bayan ortağı tabandaki seçmenin tepkisini almasına rağmen beklentisinden gayet emin.
Ne de olsa İmamoğlu’nun manevi anası.
Kılıçdaroğlu da babası!
Dedesinin torunu olan Meral Akşener, iki önemli şeyi vaat ediyor.
Birisi, 1939’larda liselerde okutulan Medeni Bilgiler ders kitabıdır.
Bu ders kitabı alelade bir kitap değildir…
Mustafa Kemal'in eseri olup içerisinde kendi el yazısı ile yazmış, “Kur’an Muhammed’in uydurmasıdır” belgesi bulunmaktadır.
İkincisi ise, Türkiye’nin imzasını çekmiş olduğu malum İstanbul sözleşmesidir.
Yanı sapıklığı sapıksızlıkla aynı gören bir sözleşme.
…
Gel gör ki diğer ortak Davutoğlu, farklı telden çalıyor.
Ama yerden göğe kadar haklı…
Diyor ki, madem beraber yola çıktık kazanmamız halinde her şey eşit olacak. Görevler eşit imzalar eşit.
Yani, Fatih Erbakan’ın deyimi ile “Yedi kocalı Hürmüz!”
Geri vitese alır mı bilmiyorum.
Karamollaoğlu daha da keskin görüşlü.
Kılıçdaroğlu’nun aday olması halinde “Erdoğan Buldozer gibi ezer geçer” diyor.
O zaman Davutoğlu beni aday yapın kazanırım diyor.
E hani Kılıçdaroğlu!
Oldu mu yanı!
Hem de ayıp olmuyor mu?
Kimi kime ezdiriyorsunuz?
…
Kılıçdaroğlu dedikleri zat, sahip olduğu koltuğunu kamera şakası ile Baykal’dan devralan kurnaz bir politikacıdır.
Karda bile izini kaybeder.
Altılı masanın kendisine yaptığı şakaları yutmuş gibi görünse de renk vermemeye özen göstermektedir.
Siz ne derseniz deyin ben işimi bilirim.
Sonuçta belki de sür eşeğini Niğde’ye ama nasıl olacak!
Seçime çok az kala elma ile armutun toplama işlemini gerçekleşmeyen masada dananın kuyruğu ha koptu ha kopacak demektir.
Masa kendini koyuvermese de yapacakları siyasi atılımlardan sonuç alamayacaklar gibisinden es veriyor.
İşte burada durup da lastiklerinin basıncını ölçmek lazım.
Lastiklerinin havası iyice kaçmış “altılı araç” yürür mü yürümez mi?
…
Kılıçdaroğlu etrafına toplamış olduğu liderlere güven vermeyince seçmen de şimdilik mesafeli duruyor.
Anketlerle şişirip ayakta tutmaya çalışıyorlar.
Aslında o da bir bakıma şaşkın.
Sağa yaklaştıkça solu kaybediyor, sola yaklaştıkça sağı kaybediyor.
Bana kalsa, babası Mustafa Kemal’i seyit, Hafız yapan Hüseyin Baş ile ittifak etmiş olsaydı daha isabetli olurdu.
Üstelik kendisi de Seyitmiş.
Peygamber soyundan gelmişler!
Namazsız, camisiz, kıblesiz seyitlik nasıl oluyorsa!
Şayet oluyorsa…
En büyük İslam düşmanı olan Ebu Leheb’ın de seyit olması lazım,
çünkü o da peygamberimizin soyundandır, amcasıdır.
…
Artık öyle diyorlar…
Kılıçdaroğlu'nun masasından ne köy olur kasaba.
Çay sohbeti de mi yapılmaz?
Bu saatten sonra ancak pinpon oynamaya yarar.
Körükle hava basanlar da uzaklaşmaya başladılar.
PKK belası da çözülüyor.
…
Aslında altılı masaya ben farklı bakıyorum.
Az iş görmedi…
Piyasaların çıldırmasına rağmen, halkın iktidara olan güveninin nedeni altılı masadır.
Şayet ortam kendi haline bırakılmış olsaydı belki de siyaset daha başka şekillenmiş olacaktı.
Rahmetli Özal zamanında aynısını yaşadık.
Seçime yakın memura keseyi açtığı halde işe yaramadı.
Sırf pahalılık yüzünden Anavatan partisini düşürdüler.
Ama şimdi tersten giriş yapıldığı için sonuç da tersinden görünüyor.
Ne Medeni Bilgiler kitabını okutabilecekler ne de eski sistem parlamento kavga gürültüsüne dönebilecekler.
Yetki bir sefer daha sahibinin elinde.
En azından hava raporu öyle gösteriyor.
Demiştim, var bunda bir bit yeniği.
Ciddi anlamda ciddi rakibi olmayan bir yarışma olacak.
15.1.2023 Nusret Çiçek