Allah Resulü SAS buyurur ki,
"Hesaba çekilmeden önce kendinizi hesaba çekin. Büyük hesap günü için kendinizi hazırlayın. Çünkü kıyamet gününde hesap ancak dünyada iken kendisini hesaba çekenler için kolay olacaktır." (Tirmizî)
Hesaba çekilmek, hesap vermek, tam olarak nedir? Hesapta sorulacak sorular nelerdir?
“Namazların, oruçların tamam mı, hacca gittin mi?” v.b. den ibaret midir? İnsanların hakkını yedin mi? Emanetleri korudun mu? Helalleri helal, haramları haram bildin mi? Allahtan CC başkalarını ilah edindin mi, putlara taptın mı? neden kamu malını çaldın, neden israf yaptın,
neden rüşvet aldın, neden adaletle hükmetmedin? gibi sorular da olmayacak mıdır?
Hatta “küfür düzenlerini kaldırıp yerine Allahın CC razı olduğu ve kabul ettiği tek düzen olan İslam düzenini hakim kılmak için üzerine düşen görevleri yaptın mı?” diye de sorulmaz mı?
Hala hangi küfür düzeni diye sormak isteyen var mı?
Allahın CC indirdiği ve Resulunün SAS tebliğ ettiği hükümlerden yani İslam Şeriatından oluşan hak düzeni reddeden bütün düzenler küfür düzenidir. Yani, ya şeriat ya küfür. Çok net ve açık.
Ya 1400 küsür sene önce gelen hükümler ya da küfür. Işık olmayan yerde sadece karanlık vardır.
Maide suresi 44. 45, 47. ayetlerde; Allahın indirdiği hükümler, yani vahye dayalı olan şeri hükümlerle hükmetmeyenlerin “ kafirler, zalimler ve fasıklar oldukları” bildirilmiştir.
“Allah’ın indirdiği ile hükmetmeyerek ilâhî emir ve yasakları çiğneyenlerin durumu bu bağlamda üç açıdan değerlendirilmiş olup işledikleri kusur ve günahın cinsine göre nitelendirilmişlerdir:
Birincisi (44. âyet), Allah’ın indirdiğini inkâr ettikleri veya hafife aldıkları için onunla hükmetmeyenler olup bunlar kâfirlerdir.
İkincisi (45. âyet), Allah’ın indirdiğine inandığı halde onunla hükmetmeyenlerdir. Allah’ın hükmü adaleti, onun zıddı zulmü temsil ettiğinden onunla hükmetmeyenler zalimlerdir.
Üçüncüsü (47. âyet), Allah’ın indirdiği ile hükmetmemek, O’nun emrinden çıkmak mânasına geldiği için onunla hükmetmeyenler fâsıklardır.
Bazı müfessirler bu âyetleri şöyle yorumlamışlardır: “Eğer bir kişi ilâhî hükmü yanlış, kendisinin veya başkasının hükmünü doğru kabul ederek, buna göre hüküm verirse bu kişi kâfir, zalim ve fâsıktır. Eğer bir kişi ilâhî hükmün doğruluğunu kabul eder ve buna aykırı bir hüküm verirse İslâm’ın dışına çıkmış olmazsa da imanına zulüm ve fıskı karıştırmış olur. Eğer bir kişi hayatın her alanında Allah’ın hükmünü inkâr ve reddederse her bakımdan kâfir, zalim ve fâsık sayılacaktır. İlâhî hükmü bazı noktalarda kabul eder, bazılarında reddederse iman ve İslâm’ını küfür, zulüm ve fıskla karıştırmış olur” (Elmalılı, III, 1696; Mevdûdî, I, 429). 44 ve 45. âyetler yahudiler, 47. âyet ise hıristiyanlar hakkında inmiş olmakla birlikte bu hükümler bütün insanlar için geçerli genel kurallar niteliğindedir.”(DİB Kur'an Yolu Tefsiri Cilt: 2 Sayfa: 278-279
Unutmayalım ki bu ayetler, Yahudi ve hristiyanların değil, Müslümanların kutsal kitabının ayetleridir. Onları uyaran ve onlara yol gösteren ayetlerdir.
Müslümanlar, en azından teorik olarak, ahirete ve hesap gününe inanırlar.
O günde sorulacak olan sorulara bugün dünyada iken verdikleri cevapları veremeyecek olanlar çok geç olmadan imanlarını gözden geçirseler iyi olur.
Ne gibi sorular mesela?
En önemlilerinden bir misal,
soru: Neden faizli kredi aldın? Halbuki Allah CC faizi haram kılmıştı.
cevap: Çünkü bunu Devlet veriyordu, hem faiz oranı da zaten düşüktü.
Peki bu devlet veya rejim faizi helal kılarken bunu İslami hükümlerle mi yapmıştı?
Tabii ki hayır. Bizim rejim ve idaremiz laik yani dini hükümleri reddeden, yok sayan bir idareydi.
O halde bilerek ve isteyerek Allahın CC indirdiği hükümleri yok saymış olmadın mı?
Yönetim laikti ama sen müslüman değil miydin? Ayrıca yönetimin neden laikti? Üstelik yönetimin kararını Allahın CC hükmüne tercih ettiğin için onu ilah edinmiş olmadın mı? Bunun şirk, yani Allaha CC ortak koşmak olduğunu bilmiyor muydun?
Çok mu kurcaladık? İnce mi eledik? Adam namazlarını kılmış, camilere gitmiş, zikir falan da okuyor, daha ne istiyorsun mu dediniz?
Zilzal suresinde bildiriliyor ki;
“Artık kim zerre kadar (ya bizzat) hayır yapmış (veya iyiliklere vesile ve sebep olmuş)sa, onun karşılığını mutlaka görecek (ve alacaktır).
Ve kim de zerre miktarı şer işlemiş (veya kötülüğe sebebiyet vermiş)se, onun da cezasını mutlaka görecek (ve bulacaktır). “ (zilzal 6, 7)
Bu uyarıların, “ yer , dehşetli bir şiddetle sarsıldığında, ve yer yarılıp içindekileri dışarı attığında..” diye başlıyan bir surede yer alması işin ciddiyetini ifade etmiyor mu?
Hiç şüphe yok ki? Ahiret hesabı, ve azabı dünyadakilere kıyasla çok daha şiddetlidir.
“İnsanoğlu başıboş bırakılacağını mı sanır?” (el-Kıyâme, 36)
“Biz’im sizi boş yere, bir oyun ve eğlence olarak yarattığımızı ve sizin Biz’e döndürülüp getirilmeyeceğinizi mi sandınız?” (el-Mü’minûn, 115)
“(İnsan) «Kıyâmet günü de ne zamanmış?» diye sorar. Gözler (hayret ve dehşetle) kamaştığı, Ay tutulduğu, Güneş ve Ay birleşip (karardığı) zaman… İşte o gün insan: «Kaçacak yer neresi?» diyecektir. Hayır, hayır! O gün kaçıp sığınacak hiçbir yer yoktur! O gün herkesin varıp karar kılacağı yer, ancak Rabb’inizin huzûrudur. O gün insana, önden yolladığı ve geri bıraktığı ne varsa hepsi haber verilecek.” (el-Kıyâme, 6-13)
Mirzahan HIZAL