Bugun...


Prof.Dr.Mirzahan Hızal

facebook-paylas
ZANNETMEK
Tarih: 23-03-2023 09:04:00 Güncelleme: 23-03-2023 09:04:00


1)               Rahmetli  büyüğümüzden   çocukluğumuzda  sık  sık  “zannetmek  mazeret  değildir.”  sözünü duyardık.  O zamanki  aklımızla bunun  manasını  pek  anlayamazdık  ama  zannetmenin  iyi  bir  şey  olmadığı 
düşüncesi  zihnimizde    yer  etmişti.     Yıllar  sonra,   
“Ey inananlar! Zannın çoğundan sakının, zira zannın bir kısmı günahtır……..”. Hucurât Suresi 12. 
Ayetini  okuyunca,  hayat  içinde  karşılaştığımız  olaylar  ve  insanlarda   zannın,  zannetmenin  insanları  nasıl  yanılttığını,    nelere  sebep  olduğunu  görmüş  ve  bu  ilahi  ifadenin   ne  kadar  önemli  bir  uyarı  ve hikmet  taşıdığını  daha iyi  anlamaya başlamıştık.  İlahi  ifadelerin  kitap  raflarında  değil,   hayat  bahçesinde  ışıklarını  saçmaya  başladığını da. 
 
      Bilimsel  çalışma  ve  araştırma  yapan  insanlar,    kainattaki  her  şeyin  çok  sağlam  sebeplere,  çok   büyük  ve  muhteşem  bir  düzene  ve   sarsılmaz   kanunlara  bağlı  olarak  gerçekleştiğini,   zan  ve   tesadüf  diye  bir  şeye  yer   olmadığını,   bu  kanunların  kimsenin  istek  ve  arzusu  ile  değişmediğini,    doğaüstü  olayların,   mucize,   keramet,  rüya,  fal,  ilham  v.b  kaynakların    son derece  istisnai  durumlarda  görülebileceğini  ve  asla  tedbir,  amel  ve  hükümlerde  dikkate  alınamayacağını  bilirler.  Bu  bilimsel  yaklaşım  Kur’an-ı Kerimde  de  birçok  yerde  açıkça  bildirilmiş  ve, 
 “Ve insana, kendi gayret ve çabalarının sonuçlarından başka bir şey yoktur!” (Necm Suresi 39)  muhkem  hükmü  konulmuştur. 
 
Cenab-ı Hak CC     Resulüne SAS ve  mü’minlere  müşriklere  karşı  silah  ve  ordu  hazırlamalarını, bilim  ve  tekniğe  uygun,  savaş  stratejisine  göre  tedbirler  almalarını   emretmiştir. 
 
“Ey inananlar! Onlara karşı gücünüzün yettiği kadar Allah'ın düşmanı ve sizin düşmanlarınızı ve bunların dışında Allah'ın bilip sizin bilmediklerinizi yıldırmak üzere kuvvet ve savaş atları hazırlayın. Allah yolunda sarfettiğiniz her şey size haksızlık yapılmadan, tamamen ödenecektir.”( Enfal 60 ) 
 
İlimden  nasibi olan  bir insanın  asla  söyleyemeyeceği  ilk  şey,  “ bana  göre” ise    ikincisi “zannediyorum.” dur.  Kesin  bilgi  olmayan  konularda   ihtimal  hesapları   ortaya  konulur ve  ihtimalin   derecesine   göre  tedbirler  alınır.  Asla  zan  ile  hüküm  verilmez  ve  amel  edilmez. 
 
2)               Diğer  taraftan,  insanın  cehaleti  arttıkça  zannetmesi  de  artar. Çünkü  zan  ilmin   düşmanıdır. Ya  ilimle  amel  edilir  ya  da  zanla.  Ne  yazık ki  insanların  büyük  bir  kısmının  en  önemli  konularda  bile  zanlara  yani  boş  ve  aslı  astarı  olmayan  hayallere  istinat  ettikleri  görülmektedir.   Fay  hatlarına,  dere  yataklarına ,  sulak  arazilere  10  katlı  çürük  binaları  yapanların   ve  bunları  onaylayıp  ruhsat  veren,  aflar  çıkaran  yetkililerin  dayanakları  “nasıl olsa  bir şey  olmaz”  zannından  başka  bir  şey midir?  Faizli   haram  kredilerle  o  binaları yaparlarken  ve  satın  alırlarken  de   “nasıl  olsa  bir şey  olmaz”  zannetmemişler  miydi? 
Ama  ilim  ve  ahlak  yerine  cehalet  ve  zannı  tercih edenler,  “bir  şey”  değil  “çok  şey”  olduğunu    acı  bir  şekilde  görmediler mi?   
 
3)               Bir  kişinin   başkalarını  ilgilendirmeyen   kendi işinde  zan  ile  hareket  etmesinin   en  fazla  kendisine  zararı  olur.   Milyonlara  hükmeden   yetkili  bir  yöneticinin    zan  ile  hareket  etmesi ise  umumi  felaketle  sonuçlanır.   Savaşta  bir  askerin  hatası  ile   komutanın  hatası  arasındaki  fark  gibidir.  Napoleon’un Fransa- Rusya  savaşında,   Alman  generallerin  II. Dünya  savaşında   kış  aylarında  Rusyaya  saldırmaları yüzbinlerce  cana  ve  savaşın  kaybedilmesine   malolmuştur.  Onlar  silah  üstünlüğü  ve  kahramanlıkla  savaşı  kazanacaklarını  zannetmişlerdi.  Uçsuz bucaksız  Rus  steplerinde,   silahların  eksi  20  derecelerde  donarak  ölen   aç  askerlerin  ellerinde  işe  yaramayacağını  zannetmemişlerdi. 
 
4)               Özellikle    “biz müslümanız”  diyenlerin  bu  zan  konusunda   çok  daha  dikkatli  olmaları  gerekir. 

Çünkü  onlar  eğer  inanç  sahibi  müslümanlar  ise   yaptıkları  her şeyin,  verdikleri  her  sözün  ve  aldıkları  her  emanetin  bir  hesabı  olduğu   gerçeğini   hiç  bir  zaman  unutmamalıdırlar.  İnandıklarını  söyledikleri,  öpüp  başlarına  koydukları,  üzerine  yemin  ettikleri  kitaplarında  “zanla,  fasıkların  getirdiği  haberlerle kararlar  alırlarsa  pişman  olacakları,  şeytanın   adımlarını  takip  ederek,   cennete  değil  cehenneme  gidildiği,    ve  inandık  demekle  cennete  girivereceklerini  zannetmemeleri  gerektiği”  yazılı  değil midir?     
 
Bu  gün   Müslümanların  büyük  bir  kısmı   faiz  alıyor  ve  veriyorlar.  Onlara  göre  faiz   sanki  haram  değildir.   Bunu  hatırlatır  ve  uyarırsanız  “ ama  devlet  veriyor”    şirk  kokulu  cevabı  alırsınız.  Faiz  alan  veya  veren  bir  Müslüman  bunu  neden  rahatlıkla  yapabiliyor,  pişman  değil,  tövbe  ihtiyacı da  duymuyor? 
İleride  de  almaya  niyetli  ve  bu  yönde  planları  var? 
İşte  bu  faiz  olayı  zannın  bir  müslümanı  nasıl  ifsad  ettiğinin   canlı  bir  örneği  değil midir? O  faiz  alırken  bunu  helal  zannediyor,    “haramdır  ama  yine de  alıyorum”   demiyor.  Rejimin  buna  izin  vermesini  hatta  desteklemesini  mazeret/bahane  olarak  görürken   onun  haramı  helal  kılabileceğini  zannetmiyor mu? 
Laik,  yani  Allahın CC  indirdiklerini  reddeden   bir  yönetimin   hala  İslamı  temsil  ettiğini  zannetmiyor mu?  
Bütün  bunlardan  sonra   kendisini  hala  Müslüman  zannetmiyor mu?  
  
5)               Aralarında  bir  ihtilaf  çıktığında;  birbirlerini   zan  ve  peşin  hükümlerle,  tahkik  edilmemiş   yalan  yanlış  haberlerle   suçlamak  yerine , 
 
“(De ki:) “O, her şeyi detaylandıran bir Kitab’ı size indirmişken, Allah’tan başka bir hakem mi arayacakmışım?” Kendilerine Kitap verdiklerimiz, onun (Kur’ân’ın), Rabbin tarafından hak olarak indirilmiş olduğunu kesin olarak bilirler. Sakın şüphecilerden olma.” (6/En'âm 114) 
 
 “Allah’a ve Resûl’e iman ve itaat ettik.” derler. Sonra onlardan bir grup (bu sözlerinin) ardından yüz çevirir. Bunlar mümin değillerdir.” (24/Nûr 47) 
 
“Aralarında hükmetmesi için Allah’a ve Resûl’üne davet edilen müminlerin sözü: “İşittik ve itaat ettik.” demeleridir. İşte bunlar, kurtuluşa erenlerin ta kendileridir.” (24/Nûr 51) 
 
“ Sana vahyedilene uy ve Allah (aranızda) hükmedinceye kadar sabret. O, hükmedenlerin en hayırlısıdır.” (10/Yûnus 109) 
 
“Hayır! Rabbine yemin olsun ki, onlar aralarında çekiştikleri şeylerde seni hakem tayin etmedikçe, sonra senin verdiğin hükümden dolayı gönüllerinde hiçbir sıkıntı duymadıkça ve tam bir teslimiyetle teslim olmadıkça iman etmiş olmazlar.”(Nisa 65). 
 
Mealinde  bir çok  ayette  emredildiği  gibi  Allah  ve  resulunü  hakem  yapmaları  yani  O nun  indirdiği  hükümleri, şeriatı  uygulamaları  gerekmez mi? 
 
6)               Zan;  geçmiş,  şimdiki  zaman  ve  gelecekle  ilgili  olabilir.  Geçmişteki  olayları  zan ile  değerlendirmek  düpedüz  cehalettir.  Gerektiği  gibi  araştırmadan,  öğrenmeden,   doğru zannedilen  yanlış  veya  çarpıtılmış  bilgilerle,  yanlış  kriterlerle  verilen  hükümler  ve  kararların  isabetli  olamayacağı  açıktır. 
 
Şimdiki  zamanda  konulara  zan  ile  yaklaşmak da   cehaletten  kaynaklanan  bir  durumdur. Olayları  ve  insanları  doğru  ve  hakkaniyetle  değerlendirebilmek  için  yeterli  bilgi,  tecrübe ve  ahlak  lazımdır.  Yani  cahillerde  olmayan  şeyler. 
 
Gelecekte  olması  ve  karşılaşılması  muhtemel  konularda  zan  ile  planlar  yapmak  ve  hükümler  vermek  ise   bunlardan  daha  tehlikeli  ve  saptırıcıdır.  Gelecek    insanlar için   bilinmeyendir,   gaybdır  ve  gaybı  ancak  Allah CC  bilir.  O  zamandan  ve  mekandan  münezzehtir.   Gaybden  haber  vermek,  falcılık,  müneccimlik  ve  kahinlik  cahiliye  devri  adetlerinden olup  İslamda  şiddetle  kınanmış  ve  yasaklanmıştır.  “beş sene sonra  falanca  ayın  falanca  günü  şöyle  olacak”   demek,  diyebilmek   nasıl  bir  cürettir?  Nasıl  bir  gaflettir?  “Bu  seçimlerden  sonra   şöyle  olacak  böyle  olmayacak.” Sözü  de  aynen  böyledir.   “Nereden  biliyorsunuz?”  diye  sormazlar mı?  Kendisine  soru  sorulamayanlara  tabi  olanlar  sormazlar.  Ama  onların  sormaması,  soramaması  bu  soruyu  ortadan  kaldırmaz. Başkaları  sorar;  “Nereden  biliyorsunuz?”   Fal mı  baktınız?  Ebced  hesabı  mı  yaptınız?  Yaptı iseniz  bunun  doğruluk  derecesi  nedir? Veya  bir  büyükten  mi  naklettiniz?  O  nereden  biliyormuş? 
“Allah CC  dilerse  bazı  kullarına  gaybı  bildirir”.  Elbette  ama  sizin  o  bazı  kullardan  olduğunuzdan  nasıl  emin  olacağız?   
 
"Yıldızlardan bir bilgi edinen, bir parça sihir elde etmiş olur. Bilgisi arttıkça günahı da artar." (Ebû Dâvûd Tıb 22, 51. Ayrıca bk. İbni Mâce, Edeb 28)  Allah CC  resulu buyurdu."Artık onlara gitmeyin (söylediklerine de inanmayın)!"  "Bu, içlerinde buldukları bir zan, bir duygudur; bu his onlara mâni olmasın" . 
Sahabe "Bizden uğursuzluğa inananlar vardı" deyince Efendimiz, “Bu, insanlık halinin bir sonucu olarak, kalbe gelen bir zan, bir duygudur. Bu, kimseyi yapacağı işten alıkoymasın” buyurmuştur 
 
Buhârî'nin bir rivayetinde (Bed'ül-halk 6) Âişe radıyallahu anhâ, Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem'in şöyle buyurduğunu işitmiştir: 

"Melekler buluta (anân) inerler, gökte geleceğe yönelik verilmiş kararları birbirlerine aktarırlar. Bu esnada şeytan, kulak hırsızlığı yaparak edindiği bilgiyi kâhinlere fısıldar. Onlar da bu habere kendiliklerinden yüz yalan katarlar." 

7)     Gelecekte  ne  olacağı,  insanların  başlarına  neler  geleceği  aslında  o  kadar da  meçhul  değildir. 
Allah CC  insanlara  ancak  hak ettikleri  ve  layık  oldukları    şeyleri    verir. O  adil-i  mutlaktır.  Kimseye   asla  haksızlık  yapmaz.  Vaadinden  asla  dönmez.   Ayrıca  Alemlerin Rabbi  CC  insanlara  neler  yaparlarsa  başlarına neler  geleceğini  çok  açık  bir  şekilde  bildirmiştir.  Dolayısıyla   gelecekte  başlarına   iyi  şeyler  ve  hayırlar   gelmesini  isteyenler   Allaha CC  isyan,  şirk,  nifak,  fısk,    küfür,  cehalet,  ahlaksızlık  gibi   şeylerden  uzak  dururlar.   
   Allah  CC  insanlara   değişmeyen  sebep - sonuç  ilişkilerini  anlamak  ve geleceğe  yönelik  tedbir  almak  için  ilim,  bu  tedbirlerde  adaleti  uygulayabilmeleri  için de  ahlak  ihsan  buyurmuştur.  Fay  hatlarına,  çürük  zeminlere  çürük  binalar  yapıp,  bunlara  ruhsat  verip,  imar  affı  ile  meşrulaştırdıktan  sonra     gelecekte  er geç  olacak  bir  depremde  elli  bin  veya  daha  fazla   insanın  öleceğini  bilmek  için  fal  bakmaya  gerek  yoktur.  
 
“Bu Allah’ın va’adidir. Allah, va’adinden geri dönmez. Ancak insanların çoğu (gerçeği) bilmeyen (cahillerdir)”. (Rum 6) 

“Bir kavim kendini bozmadıkça Allah onları bozmaz.” (Rad, 13/11) 

 

Mirzahan HIZAL



Bu yazı 665 defa okunmuştur.

FACEBOOK YORUM
Yorum

YAZARIN DİĞER YAZILARI

YAZARLAR
ÇOK OKUNAN HABERLER
  • BUGÜN
  • BU HAFTA
  • BU AY
SON YORUMLANANLAR
HABER ARŞİVİ
HAVA DURUMU

Web sitemize nasıl ulaştınız?


NAMAZ VAKİTLERİ
nöbetçi eczaneler
HABER ARA
Bizi Takip Edin :
Facebook Twitter Google Youtube RSS
YUKARI